Kankigüllerlen Münasebetlerim :The Tuuçe İstanbula gelir!!

Sevgili Millet;

Tuuçeyi bilenler bilir. Bilmeyenler için (Bknz: İngiltere ve İtalyaya gittiğim tikky yavrusu ). Tuuçe geleli 2 gün oluyor. Geldiğinden beri  kıçı kırık itler gibi geziyoruz. 
 Tuuçe gelir gelmez soluğu Kanyonda aldık .Nedenini tam olarak bilmiyorum ama gittikçe Kanyon,İstinyepark tarzı yerlerden hoşlanmadığımı farkediyorum.  Sanki insanları klas olmaya zorluyorlar.Samimiyetsiz geliyor buralar bana.Tarz tarz hatunlar herkes birbirini böle bi süzüyor falan. Yok çantası gerçekmi yok üstündeki şöylemi? Ablalar mülakata alıyor zannedersin. Böle üstümde bir tedirginlik.Yanlış bişeymi yaptım? Yemeğin ismini doğru tellafuz edemedimmi? Yoksa 1 demet  marula 25 TL çok der gibi mi baktım?? Ama ama ama birileri bunu sölemeli..

 Kral Çıplak!!25 TL lan!! Ne yiyoruz portakallı pekin ördeğimi yiyoruz altı üstü 3 yaprak marul!! Marul bile küçümseyecek seni nerdeyse.
"Hey sen beni mi yiyeceksin! Sen kim beni yemek kim!! 25 TL yim kızım ben . Kanyon maruluyum. Aslında 50 TL lik et yemeğinin yanında  paralı bir abinin ağzına yakışırdım ama  kısmet senin gibi paçoz öğrenciye düştüm.Dokunma bana!! Varoş!!"


  Neyse yemeği yedik kalktık vitrinlere bakarak aşşağıya iniyoruz.Bendeniz marka almanın saçma olduğunu düşünen biri değilimdir bilen bilir.Bir klasik Chanel'in, LV'nin, Christan Louboutin'in parasını hak ettiğine inanırım dolabınızda bir tane olmalıdır. Ama  arkadaşım o düz beyaz penyeye 450 TL biraz fazla değil mi? Paranın olması birşey. Paranı mal gibi harcamak başka birşey. Gerçekten ama gerçekten ona iç rahatlığıyla o parayı verebilen insanları anlayamıyorum. Penye lan?!! Şuurun yerindemi? Giyince Kate Moss mu olacan?
 Valla ne kadar param olursa olsun bunu yapabileceğimi zannetmiyorum. Paralara sarma sarar yerim daha iyi. 
Neyse Kanyon maceramızı marulun bizi ezmesi hariç vukuatsız atlattıktan sonra dedik ki deniz havası alak açar bizi. Kendimizi Bebek'e saldık. Valla bebek güzeldi sahil havası böle boğazdan esti böle. Bebekte Starbucksta kendimizi kahveye verdik (Bebek Starbucks'a gitmemiş olanınız varsa çok şey kaçırıyor. Bi ara uğrayın yada beraber gidelim). Bebek starbucksa sırtınızı verip sola yürüdüğünüzde karşınıza beyaz bir restorant çıkıyor adı "Happily  Ever After" fecü lezzetli Cup Cakeleri var adedi 5 TL yemediyseniz ondan da yiyin.Tuuçe pek bayılmadı ama ben hastasıyım.. Yaşasııın yemek yemekkk!!! :)
Neyse asıl bombaya geliorum biz burdan çıktık Galatada genç tasarımcılar hötebötü tarzı bişeye gittik. Ortamı görmeniz lazım.'Marjinal olmanın bokunu çıkarmak ablalar' ve 'hepimiz gayiz abiler' gani. Bi abla şey giymişti.Kot altında açık sandalet tarzı topuklu kırmızı ayakkabı. ayakkabının içine çizgili siyah beyaz çorap yün böle!! (hayır şaka yapmıyorum) üstüne bi gömlek giymiş yırtmış onu falan. Böle abuk subuk giyinen tiplerle dolu ortalık. Tasarımlar güzeldi ama millet bir abuktu. Ve hani herkes normalmiş gibi davranıyor ya böle. "Yeah beybi hepimiz çok tarzız altıma pijama donu giymiş olmam hiçbişeyi değiştirmez paçalı don giysem gene tarzdım gene tarzdım" İki gün önce maruldan gördüğüm muamelenin aynısını gördüm ya nasıl eziğim yarebbimm!!!
Kendimizi dışarı atıık yurdum göbek havası notaları ile dolmuş olan Galata bizi kucakladı.Sokaktaki insanları görünce nasıl sevindim anlatamam.Sümüklü cingen çocuklarını bağrıma basasım geldi o derece. "Yurdum çocuğu..Bak nasıl anadolu kokuyor " falan diye böyle.. Neyse kıçı kırık it gezilerimiz Nişantaşı,Caddebostan,Taksim şeklinde devam edecek daha anlatırım.. Öptümm..

Jeren

0 yorum:

Yorum Gönder